Yazar: Todd McGowan - Çeviren: Erkal Ünal
Eserlerini yayımlamaktan sevinç duyduğumuz Todd McGowan, yeni kitabı Keyif: Sol ve Sağ’da siyasetin belki en göz ardı edilen, ama en güçlü dinamiğini, “keyif” kavramını merkeze alarak alışılmadık bir perspektif sunuyor. Keyfi yalnızca hazla sınırlı bir deneyim olarak değil, hazzı aşan, bilinçdışından beslenen ve aşırılık içeren bir olgu olarak ele alıyor. Solun ve sağın siyasi projelerinin, hangi keyif biçimlerinin baskın olacağına dair bir mücadele olduğunu savunan McGowan, bu kavramın siyasete nasıl damgasını vurduğunu berrak bir üslupla inceliyor.
Keyif: Sol ve Sağ
Özgün adı: Enjoyment: Left & Right
İngilizcesinden Çeviren: Erkal Ünal
Yayıma Hazırlayan: Davut Yıldız
Kapak Tasarımı: Sercan Arslan
Sayfa Düzeni: DBY Ajans
1. Baskı, 2025
ISBN: 978-625-97870-3-9
191 s. / 2. Hamur / Ciltsiz1
YABANCILAR
Siyasi mücadelelerin varlık sebebi hangi keyif biçiminin baskın olacağını belirlemektir. Yine de ne siyasi eylemciler ne de teorisyenler keyif hakkında konuşma eğilimindedir. Başlangıçta siyasetten uzak gibi görünse de, keyif konusunda neyin mevzubahis olduğunu fark ettiğimizde, siyaseti anlamak açısından taşıdığı önem umarım anlaşılacaktır. Keyif sadece haz değil, hazzın ötesine geçen deneyimdir, bir aşırılık deneyimidir. Her zaman çok fazla keyif vardır, keyif asla yeterli değildir.[1] Aşırı olması nedeniyle, keyfe giden yol bilinçdışından geçer. Ona kapıldığımızda, keyif alma gerekçelerimizin izini bilinçli yoldan süremeyiz.[2] Bilinçdışı bir şekilde olağan rutinlerimizi bozduğumuzda, kendimizi yoldan çıkardığımızda veya kendimize çok fazla sıkıntı çıkardığımızda keyif alırız. Bilinçli bir hesap kitap üzerinden bakıldığında bu tür hareketlerin manası yoktur. Keyif almanın açıklanamazlığı onu zorlu bir siyasi araç haline getirir. Neredeyse tüm siyasi düşüncenin onu düpedüz görmezden gelmiş olmasının sebebi de budur.
Keyif almak, kişinin yerleşik toplumsal ve psişik yapısının sınırları dahilinde olanın ötesine geçmektir.[3] Bu basitçe bir külah dondurma yeme veya yeni bir araba alma deneyimi değildir. Doyduktan sonra dondurma yemeye devam etmek ya da almaya gücünüzün yetmeyeceği bir araba satın almaktır. Yararlı olmayan, sağlığımız ya da esenliğimiz için iyi olmayan, bizim için iyi olan şeylerden bir parça fedakârlık yapmayı gerektiren şeylerden keyif alırız. Keyif, yıkıcı ya da en azından zarar verici hale geldiği noktaya kadar götürülen hazdır. Fakat aynı zamanda, bu keyif deneyimi hayata devam etmek için bir gerekçe, sabahları yataktan kalkıp dünyayla ilişki kurmak için bir motivasyon sağlar. Keyif aldığımızda, gündelik hayatı aşan şeylere temas eder ve bu gündelik hayatı katlanılabilir kılan gizli sosu buluruz. Hiç keyif almazsak hayat o kadar yavanlaşır ki intihar etmek için bile heves duyamayabiliriz. Keyif daima aşırıdır; sırf hoşa gitmekle kalmaz, en önemlisi, yıkıcıdır da. Vecd dolu dinsel deneyimlerde, tutulan bir spor takımına bağlılıkta, sağlıksız bir yiyeceğe düşkünlükte ya da kalp kıracağı bariz olan bir sevgiliye duyulan tutkuda kendini gösterir. Keyif almanın aşırılıkları kişisel yaşamla sınırlı kalmaz, siyasi alanda da kendini gösterir. Bu keyfi büyük siyasi mitinglerde, hararetli protestolarda ve devrimci (ya da gerici) coşku patlamalarında görürüz. Ama a priori bir statüsü yoktur. Keyif doğası gereği ne olumlu ne de olumsuzdur: Siyasi ve psişik değerliği onu nasıl harekete geçirdiğimize bağlıdır.
Keyif sadece büyük derecede haz değil, aynı zamanda katlanılması ıstırap verici hale gelecek şekilde dönüşüme uğrayan hazdır.[4] Hazlar, acı karışımı olmaksızın bütünüyle haz verici olabilir, ama kişi kendi keyfinin ıstırabını çekmek zorundadır. Keyif, kişinin kendisine aşırı bir yük yüklemesini veya kendisi için aşırı bir uyarım yaratmasını içerirken, haz bu aşırılığın ortadan kaldırılmasıyla ortaya çıkar. Keyfin aşırılığı ona potansiyel siyasi radikalliğini verir. Keyif bizi gündelik varoluşumuzun dışına çıkarır. Keyif toplumsal konumumda benim için mevcut olan olanakların ötesine geçtiği için, hem beni hem de toplumsal düzenin kendisini rahatsız eder. Siyasi bir protestonun trafiğin akışını bozması, keyfin bozuculuğunun bir kapsamlamasıdır. Keyif, hazzın yapmadığı bir şekilde toplumsal düzenin verili kabullerinin ötesine geçmeyi ihtiva eder. Hızlı araba kullanmak haz verebilir, ama yeni bir yakıt vergisini protesto etmek için trafik akışını tıkamak keyiflidir.[5] Hızlı sürücüler işlerin devam etmesini sağlarken, protestolar işleri durdurur. Ya da: Haz uyum sağlar, keyif ise uymaz. İşte bu da, her şeyi her zaman olduğu gibi bırakan ve statükoya sırtını dayayan hazzın aksine, keyfe radikal siyasi ağırlığını veren şeydir.
[1] Tüm keyifler rahatsız edicidir. Rahatsızlığı çekici olarak görmek tuhaf olsa da, ortaya çıkardığı rahatsızlık cazibesi açısından olmazsa olmazdır. Tamamen bana aitmiş gibi hissettiren keyif diye bir şey yoktur. Bunun yerine, onu davetsiz bir misafir gibi deneyimlerim.
[2] Keyfin yapısını ortaya çıkarmak psikanalitik soruşturmanın görevlerinden biridir, hatta belki en önemli görevi budur. Bu nedenledir ki keyfin oynadığı siyasi rolü ortaya çıkarma çabası psikanalitik teorileştirmeye sürekli başvurmak zorundadır. Toplum ve psişe içinde keyfe öncelik veren tek teori budur.
[3] Alenka Zupančič, keyfi simgesel yapıda eksik olan şeyle ilişkilendirir: “Gösterge düzeninin ortaya çıkışı doğruca bir göstergenin ortaya çıkmayışına karşılık gelir ve imleyen düzenine ilişik ama indirgenemez heterojen unsur olan keyif de bu gedikte zuhur eder. Alenka Zupančič, What Is Sex? (Cambridge: MIT Press, 2017), s. 53 [Cinsellik Nedir?, çev. Barış Engin Aksoy, Metis Yayınları, 2018]. Keyfin anlam gediğinden kaynaklandığı gerçeği, onu bilinçdışına bağlayan ve temelde anlaşılmaz kılan şeydir. Keyif, hiçbir anlamın olmadığı noktadan neşet eder.
[4] Néstor Braunstein her ne kadar Fransızca jouissance teriminin İngilizcede enjoyment [keyif] şeklinde tercüme edilmesine karşı çıksa da, keyfin “hazzın tahammül edilemediği bir aşırılık, bedenin aşırı gerilime, acıya ve acı çekmeye artık daha yakın olan bir tezahürü” olduğunu belirtirken haz ve keyif arasındaki ilişkiyi açıklığa kavuşturur. Néstor A. Braunstein, Jouissance: A Lacanian Concept, çev. Silvia Rosman (Albany: SUNY Press, 2020), 14. Keyif ile acı arasındaki bağlantı hayati önemdedir ve hazda eksik olan da budur.
[5] Burada, Fransa’da 17 Kasım 2018 tarihinde Macron hükümeti tarafından uygulamaya konulan yeni akaryakıt vergisini protesto etmek amacıyla başlayan Gilets Jaunes (ya da Sarı Yelekliler) hareketine atıfta bulunuyorum.
[6] Siyasi bir mücadeleyi, siyasi iktidarın nihayetinde bürüneceği biçimden ayıramayız. Nasıl mücadele edildiği nasıl yönetileceğinin bir göstergesidir çünkü mücadeleyi tanımlayan keyif biçimi ister istemez rejimin oluşumuna da yansıyacaktır.
[7] Siyasi doğruculuk terimi kullanılmaya devam etse de, muhafazakârların sözlüğünde bu terimin yerini almak üzere başka terimler öne çıkarılmıştır. Eleştirel ırk teorisi ya da duyarlılık [wokeness] terimlerini siyasi doğruculuktan çok daha fazla işitiyoruz. Fransa’da bu minvalde rağbet gören terimse Islamo-Gauchisme’dir (İslami Solculuk).
“McGowan’ın ezber bozan kitabı zamanımızın en baş ağrıtıcı sorularından birine ikna edici bir yanıt veriyor: En iyi niyetli sol siyasi projelerimiz neden hep çuvallıyor? Evrensele karşı tikeli savunup aidiyetsizliğe karşı kapsayıcılıkta ısrar eden bugünkü ilerici zeitgeist’ı karşısına alan McGowan, özgürleşme siyasetinin evrensel aidiyetsizliğimizi kabullenmemizi gerektirdiğini gösteriyor. Black Lives
Matter hareketi, spor taraftarlığı, Noel filmleri, Haiti Devrimi ve âşık olmak gibi çeşitli kültürel ve siyasi fenomenlere dair kendine özgü analizleriyle McGowan, radikal bir keyif olmazsa, sahiden eşitlikçi bir toplumun mümkün olamayacağını kabul etmeye çağırıyor.”
Jennifer Friedlander, Real Deceptions kitabının yazarı
“Siyasi ‘kanaatleri’, hele ‘üzerinde durulup düşünülmüş’ kanaatleri unutun. McGowan, siyasi duruşların nasıl ‘keyif’ biçimleri, paradoksal bir şekilde keyiften ziyade acıya, tatminden çok fedaya yakın olan bilinçdışı hoşnutluklar üzerine kurulduğunu ikna edici bir dille gösteriyor.”
Richard Boothby, Embracing the Void: Rethinking the Origin of the Sacred kitabının yazarı